bugün

entry'ler (35)

melisa çayı

acayiptir. kokusu, tadı ve şeffaf demlikte size bakan yaprakları hoşunuza gider. için arkadaşım, güzeldir.

aşk ı memnu

(bkz: doruk u öp benim için)

her şey çok güzel olacak

(bkz: tolga naber)

her şey çok güzel olacak

(bkz: ben getirmedin diyorum herif getirdim diyor ya)

samsun

karla birlikte güzelleşen şehirdir. pırıl pırıl olmuştur, kasveti dağılmıştır. yarın kartopu oynayalım yahu?

kendi kendine konuşurken kavga çıkması

fiziksel değildir. kavgada alınan darbeler yıllarca sürecek olan simsiyah çürükler bırakır insanda.

yazarların yürümek istediği sözlük kızları

vayt moka *

edit: uuuuu, güzel.

tahmis dergi

takipçilerini kültür, sanat ve düşünce dünyasının sadece izleyicisi değil, üreten ve paylaşan birer birey olarak içinde yer almasını sağlamaya çalışan yeni nesil bir dergidir.

"bize sunulan dar bir çerçeveden birbirinin aynı veya benzeri bakışların ötesinde hayata farklı bir açıdan bakmayı, görünmeyeni görmeyi ve göstermeyi kendine amaç edinen Tahmis Dergi isminin de özü gereği geçmişi özümseyip bilip bugünü ve geleceği takipçisine kendine has biçimde sunmayı amaçlayan yeni nesil yayıncılık anlayışına sahip bir platformdur."

tahmisdergi.com adresinde ikamet ederler.

sözlük yazarlarının şu an düşündükleri

odamın duvarlarına tokat gibi çarpan loş ışığı düşünüyorum. ve sabah olmasın istiyorum. bu karanlık gecenin içinde bir yerlerde asılı kalmak, süzülmek belki gökyüzüne doğru. son sayfası yırtılmış anlamsız bir kitap gibi hep eksik bu dünyam. sanki hep varmışım ve sonu gelmeyecek bu çırpınışlarımın hissi dolar ya insanın içine. ama bir yandan üç mevsim öncesini bile hatırlayamamak. oğlum insan niye böyle diyorum kendime, neden sadece küçük kafasını daldırıp yem almaya çalışan bir muhabbet kuşu gibi masum olamayacak hiçbir zaman. neden?

camel

hem sigarası hem müzik grubu çok güzel olandır. arkada bir rajaz açıp huzura dalarsınız.

bir renk olsanız hangi renk olurdunuz

siyah...

samsun

iki kelime düzgünce konuşulacak insan var mıdır diye düşündüğüm şehir. herkes taraf, herkes sabit. yok mudur her telden sessizce sohbet edilecek güzel insanlar.

yalnızlık

tercihse, uzunca bir süre insanı dertsiz tasasız yaşatır. eğer tercih değilse, boğazınıza çökerek geçmeyen izler bırakır. işin kötü tarafı bu izleri sadece siz görürsünüz. anlatsanız, kelimeler dönmez. ağlasanız, yaş bile akmaz bir süre sonra. mahalle bakkalı nasılsın dediğinde bile gözlerinizin içi güler aniden, sevinirsiniz. bazen insan farkına bile varmaz, alışmışlık eklenir üstüne. bazen farkında olmayayım diye ilaçlara vurursunuz kendinizi. çünkü uykuda yalnızlığının bile farkına varamaz insan. yatmadan dilediğiniz şey bir daha uyanmamak olmuşsa, ya oturup bir şeyler yazacaksınız ya da alışacaksınız sessiz sessiz.

umutsuzluk

yıllardır ruhumu sarmış olan soğuk duygu. her sabah uyanıyorum, aslında uyandığımı sanıyorum. yastığımda yorganımda kokusu var umutsuzluğun. gün gelecek uyutmayacak bile. böyle zehirimsi bir duygudur işte.

neun welten

şiir gibi şarkıları olan masalımsı bir gruptur. soğuk akşamlarda dinlemenizi tavsiye ederim.

orman

insana huzur verendir. ne zaman bir ormana gitsem veya sık ağaçların olduğu bir bölgede yürüsem içimi tarifsiz bir huzur kaplıyor. kurumuş ağaç yaprakları, nemli bir taban içimdeki bir mekanizmayı canlandırıyor sanki. toprağı sevmek lazım, saygı duymak lazım. bizi betonlara muhtaç eden modern dünya utansın.

fossegrim

bir zamanlar sabah alarmı yaptığım şarkıdır. en güzel günaydını bu şarkı diyordu.

gecenin şarkısı

kendini dinlemek isteyenler buyursun.

https://youtu.be/1cmuk4Qx0jA

hayatınızda save almak istediğiniz tarih

doğum anımda save almak isterim. ve tekrar yüklerken elektrikler kesilse mesela, bozulsa o yüksek boyutlu dosya. yıllar yok sayılsa, bir şansımın olduğu bu dünyada new game diyemesem. silinsem, daha güzel olurdu.

sözlük yazarlarının şu an düşündükleri

farklı bir pencereden kendime bakmaya çalıştığımda, uzak bir yerde tek başına kalmam gerektiğini düşünüyorum. hak ettiğim şeyin bu olduğunu. insanlar, çevre ve sosyallik o kadar da matah bir şey değil gibi geliyor. sanırım şimdilerde kimse itiraf edemiyor bunu kendine. ölü saç telleriyle tıkanmış lavabo gideri gibi, hep bir eğreti duruyor sanki varlığım dünya üzerinde. tarihte hiç keşfedilmemiş bir duvar kabartmasında gelişigüzel çizilmiş bir figür olsaydım eminim daha huzur bulurdum aldığım nefeslerde. galiba göçüp gitmeden bahsettiğim o uzaklardaki tabloda kendi kendime ağlayacağım. bir sonbahar olacak, bir yaz gelecek, bir karlar yağacak ama hiçbir şey değişmeyecek.